Turk- Tarih

Gelmişini Geçmişini Merak Edenlere ...!

Özlü Söz

Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni özelliği ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.

M. Kemal Atatürk .

Turk-Tarih.tr.gg

Sitemize HOSGELDINIZ

Türk-Tarih

Cumhuriyet Dönemi


T.C. Tarihi Cumhuriyet Dönemi

A) Cumhuriyetin İlanı ve Halifeliğin Kaldırılması: 1. Cumhuriyetin İlanı ve Mustafa Kemal Paşa'nın ilk Cumhurbaşkanı Seçilişi. 2. Halifeliğin Kaldırılması ve Bunun Önemi.

B) Partiler ve Çok Partili Döneme Geçiş Dönemleri: 1. Cumhuriyet Halk Fırkası. 2. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Şeyh Sait Ayaklanması. 3. Mustafa Kemal'e Suikast. 4. Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Menemen Olayı.

C) İnkılabın Gelişimi, Devlet ve Toplum Kurumlarının Laikleşmesi. 1. Osmanlı Devletinde Hukuk. 2. Din-Devlet ilişkisi ve Aşamaları. 3. Türk Medeni Kanununun Kabulü ve Karakteri.

D) Eğitim ve Kültür Alanında İnkılap Hareketleri: 1. Türk Harflerinin Kabulü. 2. Tevhid-i Tedrisat Kanunu. 3. Medreselerin Kaldırılmamsı. 4. Eğitim-Öğretim Alanında Gelişmeler, (Okullar, Güzel Sanatlar ve Kültür alanında gelişmeler üzerinde durulması) 5. Yeni Tarih Anlayışı. 6. Türk Dilinin Gelişmesi.

E) Toplumsal Yaşayışın Düzenlenmesi : 1. Tekkelerin, Zaviyelerin ve Türbelerin Kapatılması. 2. Kıyafette Değişiklik. 3. Soyadı Kanununun Kabulü. 4. Ölçüler, Saat ve Takvimde Değişiklik. 5. Kadın Haklarının Kabulü.

F) Ekonomik Alanda Gelişme: 1. Milli Ekonominin Kurulması : a) Cumhuriyetin İlk Yıllarında Ekonomi. b) Milli Ekonomi İlkesi ve Uygulanması. c) Tarım (Köycülük siyaseti, kooperatifçilik, toprak reformu, vergi sistemi üzerinde durulması). d) Ticaret (Kabotaj hakkının açıklanması.) e) Sanayi ve Madencilik 2. Bayındırlık Alanında Gelişme. 3. Sağlık ve Tıp Alanında Gelişme.

Atatürk inkılaplarının tümü bir bütün oluşturur. Birbirini tamamlarlar. Türk inkılabının amacı, Türk halkını çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmaktır.

Saltanat' ın kaldırılmasının

(1 Kasım 1922) : Nedenleri :

Milli mücadele sırasında İtilafçılarla beraber hareket etmişti, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” hükmü padişahlıkla çelişiyordu. Lozan barışı sırasında İtilafçılar sultanı da görüşmelere davet ederek Türk heyetinde ikilik yaratmak istiyordu. Bunun önüne geçilmesi gerekiyordu. * Bu nedenle saltanat 1 Kasım 1922’te kaldırıldı.

M. Kemal, Erzurum kongresinden itibaren cumhuriyete doğru gidişi ortaya koymuştu. Ancak ülke şartlarının buna elverişli olmaması nedeni ile bu amacını açıkça söylemiyordu. Kurtuluş Savaşı kazanılıp şartlar olanak verince 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet TBMM’nin kabul ettiği bir tasarı ile ilan edilmiştir.

Halifeliğin Kaldırılması ( 3 Mart 1924 ) :

1-Halife peygamber ve Emeviler döneminde hem devlet lideri hem de ordu komutanı idi. Osmanlılara geçince daha çok İslam dünyasını birleştirici bir güç olarak kullanıldı. Ancak bu pek başarılı olmamış ve önemini kaybetmişti.

2-Halife Türkiye’de de devlet işlerine karışmaya başlamış ve cumhuriyete karşı olanlarla iş birliği yapmaya başlamıştı. Bu nedenlerle 3 Mart 1924 yılında halifelik kaldırıldı.

Devlet hizmetlerinin halka daha iyi ulaştırılabilmesi için Türkiye’nin idari teşkilatı yeniden düzenlendi. Merkezi idareye bağlı olarak Türkiye, iller, ilçeler, bucaklar ve köylere ayrıldı. İle vali, ilçelere kaymakam, devletin temsilcisi olarak yönetici atanır.

Türkiye’nin başkenti, Ankara olarak belirlendi. Milli mücadelenin bütün çalışmaları burada yapılmıştı, TBMM, burada açılmış ve çalışmıştı, Ulaşım, haberleşme ve bütün diğer imkanlar açısından Türkiye’nin tüm bölgeleriyle bağlantılıydı. Ülkeyi buradan kontrol etmek daha olanaklı idi. Atatürk yeni Türk Devleti’nde demokratik rejimi yerleştirmenin yolunun demokrasi olduğunu biliyordu. Bu nedenle siyasi yönetimin tam bir hür ortamda oluşturulabilmesi için halkın seçim hürriyetini sağlamak gerekiyordu. Demokrasi değişik fikirlerin varlığını kabul eder. Siyasi parti de aynı görüşü paylaşan insanların bir araya gelip oluşturdukları bir örgüttür. Kurtuluş Savaşı sırasında siyasi partiler yoktu. Herkes ülkenin kurtarılmasını istiyordu. Ancak savaştan sonra ve özellikle saltanatın kaldırılmasının ardından mecliste muhalifler arttı ve kendiliğinden iki grup oluştu. Seçimler yaklaşınca M. Kemal Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kurdu(9 Ağustos 1923).

Bir süre sonra Atatürk’ün bazı arkadaşlarında fikir ayrılıkları başlamış ve onlar da kendi fikirlerini uygulamak üzere terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdular. İlk başta iyi niyetle kurulan bu parti daha sonra cumhuriyete karşı olanların toplandığı bir odak haline gelmiş ve bu kişilerin çıkardığı bazı ayaklanmalara üzerine parti kapatılmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda toplananlar, saltanatın ve halifeliğin yeniden tesisi için çalışıyorlardı.Bunlar Diyarbakır ve Elazığ çevresinde Şeyh Sait İsyanı’nı çıkarmıştı. Bunun üzerine Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılıp İstiklal Mahkemeleri kuruldu ve isyan bastırılıp elebaşıları İstiklal Mahkemelerinde yargılandı. M. Kemal’i, saltanat ve halifeliğe dönüş için engel olarak görenler onu öldürmeyi tasarlamıştı. Ancak suikastçileri kaçıracak olan motorcunun bu amacından vazgeçip haber vermesi üzerine amaçlarına ulaşamadılar. 1925-1930 yılları arasında inkılaplara devam ediliyordu. Ancak 1929’da yaşanan ekonomik bunalım, M. Kemal’in ekonomik politikasını eleştirenler arttı. Bunun üzerine Atatürk, farklı görüşler için başka partilerin kurulmasını istedi. Sonuçta Ali Fethi Bey tarafından Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Ancak bu parti de öncekinde olduğu gibi cumhuriyet rejimine karşı olanların toplandığı bir merkez haline gelince bu da kapatılmak zorunda kalınacak ve böylece ilk çok partili rejim denemeleri başarısız olmuştur.(1945 yılında ancak başarı sağla..).

Menemen olayı, cumhuriyete karşı olanların halkın dini, duygularını kullanarak çıkardıkları bir ayaklanmadır. Derviş Mehmet liderliğinde başlayan ayaklanmayı bastırmak isteyen Öğretmen Asteğmen Kubilay, asilerce başı kesilerek şehit edildi.Ayaklanma daha sonra bastırılarak suçlulara gerekli cezalar verildi. Hukuk, vatandaşların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen yazılı kuralların bütünündür.

Hukuk alanında yapılan inkılaplar:

1-Anayasanın Kabulü (20 Ocak 1921) ( Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ) Anayasanın Önemli Hükümleri: a)Egemenliğin millete ait olduğu, b)Kuvvetler birliği(Yasama, yürütme ve yargının TBMM’nde toplanması). c)TBMM’nin devleti yönetecek en üstün organ olduğu, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı üzerine anayasanın 1. maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” şeklinde düzenlendi. 1924’te günün şartlarına göre 2. anayasa yapılmıştır. 2-Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun Kabulü:

Türk Medeni Kanunu’nun Özellikleri:

Kadın ve erkek sosyal ve ekonomik olarak eşit hale getirildi, Tek eşlilik ve resmi nikah esası getirildi, Evlenmelerde iki tarafın isteği esas alındı, Kadınlara da boşanma hakkı tanındı.Böylece çocukların da hakları güvence altına alındı.

Eğitim ve Kültür Alanında İnkılap:

1-Çağdaşlaşma ve Uygarlık: Çağdaşlaşma, aklın ve bilimin ışığında yaşadığımız zamana ayak uydurmaktır. Atatürk’ün gelişim için rehber aldığı faktör, bilim ve tekniktir. Atatürk, Batı uygarlığını hedef gösterirken bilim ve teknolojideki ilerlemelerini kasteder.

2-Milli Eğitim:

a)Tevhid-i Tedrisat(Öğretim Birliği) Kanunun Kabulü ve Medreselerin Kaldırılması: Osmanlıların son zamanlarında iki türlü eğitim yapılıyordu. Birincisi, bilimin ışığında eğitim veren Batı tipi okullar; ikincisi de din kurallarına göre ve dolayısıyla serbest düşünceye dayanmayan Medreseler. Bu ikilik, toplumda iki ayrı düşüncede olan iki tip nesil yetiştiriyordu. Atatürk bilime dayanmayan Medreseleri kaldırarak toplumdaki ikiliğin önüne geçmiş oldu.

Bugünkü Eğitim Sistemimizin Esasları: Eğitim birliği, Kız-erkek eşitliği, Eğitimin tüm yurtta yaygınlaştırılması, Eğitimde uygulamaya ağırlık verilmesi, Programların ihtiyaçlara göre hazırlanması, Programların bilimsel olması, Saygılı, sevgili ve sorumlu bir disiplin Yetenekli ve mesleğini seven fertler yetiştirme,

b)Yeni Türk Harflerinin Kabulü: Osmanlılarda Arap alfabesi kullanılıyordu. Bu, eğitim ve öğretimi zorlaştırıyordu. Tüm yurtta okur-yazarlılığın yaygınlaştırılması, Latin alfabesine dayanan yeni Türk Alfabesi ile sağlandı.(1 Kasım 1928).Türkler tarih boyunca bir çok devlet kurmuştur. Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye gibi... Bu devletleri kurarken gittikleri yerlerde Türk kültür ve uygarlığını da yaygınlaştırmışlardır. Atatürk’ün ilkelerinden milliyetçilik, insanın tarihine bağlılığı da ifade eder. Atatürk, milletine ve tarihine bağlılığını, tarih alanındaki çalışmaları ile göstermiştir. Türk tarihinin gerçekçi bir biçimde araştırılması için “Türk Tarih Tetkik Cemiyetini” kurmuştur. Bugün bu kuruluş “Türk Tarih Kurumu” adını taşır. Atatürk tarih yazarlarının tarihi yapanlara bağlı kalmasını istiyordu. Yani tarihin gerçekçi bir biçimde yazılmasını ve böylece gelecek kuşakların doğru bilgilenip bundan gerekli dersleri çıkarmalarını savunuyordu. Atatürk, birleştirici bir tarih anlayışına sahipti. İnsanın kendi tarihini bilmesi, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkabilmek için zorunludur. Çünkü tarih bilinci, milli birliği oluşturur. Atatürk, Türk tarihi ile övünmesinin yanı sıra sebepsiz yapılan savaşların bir cinayet olduğunu kabul ederdi. Bu da insan sevgisini gösterir. Yani kendi tarihimizle övünürken başka uluslara düşmanlık beslemeyi de reddediyordu. Atatürk, milli birlik ve beraberliği sağlayan unsurlardan biri olan dil konusuna da önem vermiş ve Türkçe’nin geliştirilmesi için Türk Dili Tetkik Cemiyeti(Türk Dil Kurumu)’ni kurmuştur. Milli kültür, manevi özellikler, yaşayış ve davranış şekilleri ile düşünce birliğinden oluşur. Yani tüm değerlerimizden oluşur. Atatürk’e göre milli kültür mutlaka yükseltilmelidir. Aksi takdirde yok olur. Günümüzde bu daha iyi hissedilmektedir. Zira geri kalan ulusların kültürü, güçlü ulusların kültürüne yenik düşmektedir. Çağdaş kültüre sahip olmak, bilim, sanat ve teknoloji düzeyine kültürünü yükseltmekle mümkündür. Güzel sanatlar, uygar olmanın belirtisi ve kültürlü insan yetiştirmede bir eğitim aracıdır. Güzel sanatlardan Atatürkçülüğün amacı, insanlar arasında sevgiyi geliştirmesi, gelecek kuşaklar için çalışılması ve kalıcı eserler verilmesidir. Sanatçı bunu başardığı oranda ulusuna ve insanlığa hizmette bulunmuş olur. Zira sanatkar, insanlığın ortak değeridir. Gerçek anlamda halkı için çalışan sanatçıya Atatürk büyük önem vermiştir. Bunu da “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız.” Sözüyle ifade etmiştir.

Toplumsal alanda yapılan

başlıca inkılaplar ve düzenlemeler:

1-Din kurumlarının düzenlenmesi: Tarikat, Tanrı’ya ulaşmak için izlenen yollardan her birine denir. Tarikat mensuplarının toplandıkları yere tekke, küçüğüne de zaviye denir. Zamanla bu tarikatların gerçek amacından uzaklaşıp cumhuriyete karşı faaliyetlere başlayınca tekke ve zaviyeler ile türbeler çıkarılan bir kanunla kapatıldı(1925). 2-Kıyafette değişiklik: Atatürk yaptığı inkılaplarla yarattığı yeni insanın dış görünüşü ile de uygar insanlar sınıfına katılmasını istedi. Bu amaçla kılık ve kıyafette de düzenleme yapılarak bugünkü kıyafet anlayışını getirdi ve şapka kanunu çıkarıldı. Dini kıyafetlerin giyimi de sadece ibadet yerleri ile sınırlandırıldı. 3-Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik: Cumhuriyetten önce Hicri ve Rumi takvimler kullanılıyordu. Ancak bu farklılık , devlet işlerinin yürütülmesi ve diğer devletleriyle olan ilişkilerde zorluklar çıkarıyordu. Bu yüzden Miladi Takvim getirildi.(1926). Saat durumu ise önceleri Güneş’in doğuşuna göre yapıldığından ülkede zamanlamada birlik sağlanamıyordu. Bu karmaşayı önlemek için milletler arası saat sistemi kabul edildi. Ölçü alanında da değişiklikler yapıldı. Önceleri kullanılan arşın, endaze, okka gibi birim ölçüleri yerine metre, kilo ve litre gibi bugünkü ölçüler getirildi. Böylece ticari alana bir düzen ve buna bağlı bir canlılık getirildi(1931). 4-Soyadı Kanunu: Osmanlı devletinde insanların soyadı olmayıp genellikle isimlerinin yanında lakap, baba adı, ayrıcalık ifade eden bazı unvanlarla anılırdı. Ancak bu, nüfus, askerlik, tapu, okul, adalet, ticaret gibi işlerde karışıklıklar çıkarıyordu . Bu karışıklığın önüne geçmek için 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla, aile gülünç, ahlaka aykırı olmama ve Türkçe olma şartı ile istediği soyadını alabilecekti. 5-Kadının Sosyal ve Siyasal Hakları: İlk Türk devletlerinde kadının yeri önemliydi. Erkek ile eşit ve toplumda söz sahibiydi. İslamiyet ile beraber Arap kültürü etkili olunca Osmanlılarda kadının yeri gerilemeye başladı. Erkek egemenliği altına alındı. Haklarını kaybetti. Cumhuriyetle beraber kadın-erkek eşitliğini yeniden sağlamak için bir takım düzenlemeler yapıldı. Cumhuriyetle beraber kadının elde ettiği bazı haklar şunlardır: Seçme-seçilme, miras, boşanma, okuma ve meslek sahibi olma gibi...Sağlık alanında da önemli adımlar atıldı.

EKONOMİK ALANDA GELİŞMELER :

Ekonomi: İnsanların üretim, pazarlama ve tüketim alanında yaptıkları etkinliklerin tümüdür. Osmanlı ekonomisi, 1750’lerden itibaren çöküşe geçmiştir. Başlıca sebepleri ise kapitülasyonlar, sanayinin gelişmemesi, sürekli savaşlar, tarımın bozulması ve dış borçlar idi. Cumhuriyet döneminde ekonominin düzeltilmesi, askeri zafer kadar önemliydi. Çünkü Atatürk’ün belirttiği gibi, siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıkla tamamlanması gerekir. Yeni Türk Devleti’nin ekonomi politikası İzmir İktisat Kongresi’nde belirlenmiştir: Öncelikle milli kaynaklardan yararlanılacaktır, Üretici korunacaktır, Sanayi ve ihracat geliştirilecektir, Özel girişimciler desteklenecektir, Çiftçilerin desteklenmesi için bankacılık geliştirilecektir. Tarım alanında yapılan başlıca etkinlikler: Köylüyü rahatlatmak için “aşar” vergisi kaldırıldı, Ziraat Bankası aracılığı ile çiftçilere kredi sağlandı, Kooperatifçilik geliştirildi, Tarımda makineleşmeye önem verildi, Verimi arttırmak için tohum ıslahı ve çiftçinin eğitilmesine önem verilmiştir. Ticaret alanında yapılan etkinlikler: Cumhuriyet öncesi ticaret azınlıkların elindeydi. Türk milletini ticarette etkin kılmak için: 1-Bankacılığa önem verilerek ilk özel banka olan İş Bankası kuruldu, 2-Tüccarlara kredi sağlandı, 3-Türk limanları arasında yolcu ve yük taşıma hakkı(Kabotaj hakkı) Türk denizcilerine verildi.

Sanayi alanında yapılan etkinlikler:

Devlet sanayi kuruluşlarını kurarken özel girişimciler de desteklendi, 1933 yılında “devletçilik” ilkesi uygulanarak girişimcilerin yapamadığı yatırımlar yapıldı, 1939’da Karabük demir-çelik fabrikası kuruldu, Madencilik faaliyetleri için MTA Enstitüsü kuruldu. Bayındırlık alanında : özellikle ulaşıma önem verilerek demir ve kara yolları geliştirildi. Liman ve hava alanları yapılıp hizmete sokuldu. Şehirlerin modernleştirilmesi için çalışıldı.

TÜRK ORDUSU VE MİLLİ SAVUNMA

Türk devletlerinin kuruluş ve yıkılışlarında ordu genellikle birinci derecede rol oynamıştır. Türk ordusu gerektiğinde milletle bir bütün oluşturmuştur. Bunu en iyi örneği de Kurtuluş Savaşı’nda verilmiştir. Türk ordusunun temeli, disiplin, cesaret ve vatan sevgisine dayanır. Bugün TSK, dört ana bölümden oluşur: Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı. Türk ordusunun görevi, anayasada belirtildiği gibi, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni iç ve dış tehlikelere karşı korumak ve kollamaktır”. Ayrıca gerektiğinde doğal felaketlerde de halka yardım eder. Milli savunma, Milli Savunma Bakanlığı’nca yürütülmektedir. Ordunun, beslenme, barınma, silah, araç-gereç ihtiyacının giderilmesi ve askerlik işleri bu bakanlığın görevidir. Ordunun savaşa hazırlanması ise genel Kurmay Başkanlığı’nca yürütülür.

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN DIŞ SİYASETİ

1. Nüfus Mübadelesi. 2. Yabancı Okullar Sorunu. 3. Irak Sınırı ve Musul Sorunu. 4. Milletler Cemiyeti ve Milletler Cemiyetine Girişimiz. 5. Balkan Antantı. 6. Montrö Sözleşmesi. 7. Sadabat Paktı. 8. Hatay Sorunu ve Sonucu. Milli dış politikamız: Atatürkçü düşünce sisteminin esasları doğrultusunda barışçı bir yönde oluşturulur. Milli dış politikamızın dayandığı başlıca esaslar: Öncelikle milli gücümüze dayanmak ve bağımsızlığımızı üstün tutmak, Milli sınırlar içinde kalmak, Gerçekçi ve barışçı olmak, Uluslar arası ilişkilerde eşitliğe dayanan ilişkiler kurmak, Milli politikayı yürütürken iç teşkilatı dikkate almak, Başka devletlerin politika ve yönetim sistemlerinden etkilenmemek, Bilim ve teknolojiyi rehber kabul etmek. Atatürk dış ilişkilerde özellikle bağımsızlığımızın zedelenmemesine dikkat edilmesini istemiştir. Çünkü Atatürk’e göre bağımsız olmayan devlet gerçekte devlet değildir. Atatürk’ün önem verdiği ikinci ilke de ilişkilerin mutlaka barışçı yoldan sürdürülmesi olmuştur. Bunu da “ Yurtta barış dünyada barış” ilkesiyle açıklamıştır. Musul Sorunu ve Sonucu: Musul sorunu Lozan Anlaşması’nda çözülememişti. Daha sonra İngiltere ile yapılacak görüşmelerde çözülmesi kararlaştırılmıştı. 1924’te başlayan görüşmelerde İngiltere, Musul’un Irak’a ait olduğunu belirtiyordu. Gerçekte amacı, Irak’ın kendi sömürgesi olduğundan buradaki petrol yataklarına sahip olmaktı. Hatta Musul’un yanı sıra Hakkari’nin de Irak’a katılması gerektiğini belirtiyordu. İlk başta görüşmelerden sonuç alınamamış ve sorun, İngiltere tarafından Milletler Cemiyeti’ne götürülmüştür. Bu arada İngilizler, Türkiye’yi iç işlerinde uğraştırmak için ortaya çıkan Şeyh Sait Ayaklanması’nı desteklemiştir. Türkiye, Milletler Cemiyeti ve Lahey Adalet Divanı kararlarını reddetmiştir. İkinci defa İngiltere-Türkiye arasında görüşmeler başlamış ve sonuçta 5 Haziran 1926’da varılan anlaşmaya göre, bugünkü sınırımız çizilmiştir. Musul Irak’a bırakıldı. Ancak Irak elde ettiği petrolün ’luk bölümünü 25 yıl süre ile Türkiye’ye verecekti. Montrö Boğazlar Sözleşmesi : Lozan Anlaşması ile Boğazların her iki yakası askersiz bırakılıyor ve yönetim uluslar arası bir komisyon tarafından sağlanıyordu. Türkiye bu şartları devletlerin silahsızlanmaya gitmesi şartıyla kabul etmişti. Ancak devletlerin 1933’ten sonra hızla bir silahlanma yarışına girmesi, Almanya’nın Ren bölgesine girmesi, Japonya’nın Mançurya ve İtalya’nın Habeşistan’a saldırması Türkiye’yi de kendi güvenliği açısından Boğazlar konusunda harekete geçirdi. Lozan Anlaşmasını imzalayan ülkelere bir nota gönderen Türkiye, İsviçre’nin Montrö kentinde bir konferansın toplanmasını sağladı. Burada imzalanan sözleşmeye göre; 1. Boğazlar Komisyonu kaldırılıp görevleri Türkiye’ye verildi, 2. Boğazları her iki yakasında Türkiye asker bulundurabilecekti, 3. Ticaret gemileri Boğazlardan geçebilecektir, 4. Savaş gemilerinin geçişi için bazı sınırlamalar getirildi, 5. Türkiye, savaş durumunda, savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi konusunda serbesttir.

Balkan Antantı I.Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışının sağlanamaması, ülkelerin 1933’ten sonra silahlanmaya gitmesi, Almanya’nın Balkanları hedefleyen politikaları, Türkiye ve Yunanistan’ı telaşlandırmış ve bunlara Yugoslavya ve Romanya’nın da katılması ile dört ülke arasında Balkan Antantı imzalanmıştır. Amaç, sınırları güvence altına almak ve tehlikeleri önlemektir. Ayrıca ekonomik alanda da işbirliği sağlanacaktı. Sadabat Paktı 1935 yılında İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’yu tehlikeye düşürmüştü. Bu yüzden Türkiye, İran, Irak ve Afganistan bir araya gelerek birbirlerinin güvenliklerini sağlayıcı işbirliği gidip aralarında Sadabat Paktı’nı imzaladılar. Hatay Sorunu ve Sonucu: 20 Ekim 1920’de, Fransa ile imzalanan Ankara anlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı çizilmiş ve Hatay Fransa’nın mandası altında kalmıştı. Burada yaşayan Türklere hakları verilmişti. Ancak Fransa’nın buradaki mandasını kaldırması üzerine Hatay yeniden gündeme getirilmiştir. Konu Milletler Cemiyeti’ne götürülmüş ve Türkiye-Fransa arasında görüşmeler başlamıştı(1936). Sonunda 2 Eylül 1938’de bağımsız bir Hatay Devleti kuruldu. Ancak bu durum uzun sürmemiş ve Hatay meclisinin aldığı bir kararla Hatay ülkemize katıldı(1939). Hatay’ın ülkemize katılmasında Atatürk’ün üstün çabası etkili olmuştur. Barış yoluyla kazanılmış siyasi bir başarıdır. Jeopolitik: Bir devletin ekonomik, coğrafi, siyasal ve stratejik özelliklerinin dış politikayı etkilemesidir. Türkiye, sahip olduğu coğrafi konum, uluslar arası politikaları etkileyen özelliklere sahiptir. Bunların başlıcaları: Türkiye’nin Asya, Avrupa ve Afrika’yı birleştiren stratejik bir konumda olması, Boğazlar sayesinde deniz ticaret yollarına hakim olması, Batı ile Orta Doğu arasında bir köprü durumunda olması, Bir dünya savaşı ihtimalinde çok önemli bir coğrafi konumda olması, Zengin eski uygarlıkların mirasına sahip olmasıdır.

Türkiye’nin bu önemi, güçlenmemizi istemeyen bazı devletleri, aleyhimizdeki bazı faaliyetleri desteklemekte ve gelişmemizi engellemeye çalışmaktadırlar. Bu amaçla iç ve dış tehdit unsurlarını desteklemektedirler. Özellikle terörizm faaliyetlerini destekleyerek hem Türkiye’yi içten çökertmeye çalışmakta hem de kendilerine silah pazarı yaratmaktadırlar. Bu şekilde davranan devletler terörizmin yayılmasına en büyük katkıyı yapmış olmaktadırlar. Bunun yanı sıra bazı devletler geçmişte yaşanan bazı olayları günümüzde gerçek dışı bir durumda ortaya çıkarmakta ve uluslar arası ilişkilerimizi bozarak bizi zor durumda bozmaya çalışmaktadırlar. Ermeni soykırımı iddiası bu amaçla kullanılmaktadır. Bütün bu tehditlerin önüne geçmek ve sahip olduğumuz stratejik avantajları korumak, toplum olarak birlik olmamız ve her alanda güçlenme çalışmaları yapmamızla mümkündür.

Bugün 2 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol